MUHARREM - AŞURA - KERBELA
Musa Kazım ENGİN : Mumarrem Ayı, Kerbela ve Aşura
Oruç kadim zamanlardan beri devam eden bir toplumsal gelenek ve ibadet biçimidir. Oruç bütün zamanlarda tanrıya yakın olmanın bir aracı olarak tutulmuştur. Eski mısır'da, Babil'de Asur'lular da oruç tutmak çok önemliydi. Bazı eski kültürlerde oruç, öfkelenen tanrıları teskin etmek, sakinleştirmek için tutulmuştur.
Yahudilerde "Yom Kipur" Tövbe Günü orucu vardır. Bu oruç iki gün batımı arasıdır ve aralıksız tutulur, sahura kalkılmaz. Bu arada yeme içme, yıkanma, parfüm-koku sürünme, cinsel ilişki, ateş yakmak yasak sayılır. Hamursuz Bayramından sonra, Mısırdan çıkışın yıldönümü olan "Pesah Bayramı" orucu vardır. Pazartesi ve perşembe tutulur.
Hindularda oruç: Hindularda oruç genellikle bazı besinleri yememek şeklinde gerçekleşir.Asıl amacın nefsi terbiye etmek olduğu belirtilir.
Budizmde oruç: Budistler çileci bir yaşamı seçip,kendilerini böyle eğitirler. Budistler orucu da belirli aralıklarla tutarlar.
Bahai Orucu: Bahailer 2 ile 20 Mart arasında 19 gün oruç tutarlar.(19 gün)21 Mart Oruç Bayramıdır.
ALEVİ-BEKTAŞİLERDE ORUÇ:
Aleviler 48 perşembe, 12 İmam Matem orucu (12 gün) Fatma ana orucu, Masum-u Pak orucu, Hızır Orucu gibi oruçlar tutarlar.
48 perşembe (ramazan ayındaki 4 perşembe hariç) niyet orucudur kişiseldir.Muharrrem Orucu 12 gün tutulur. Bazı yörelerde Ana Fatma için bir gün önceden , bazı yörelerde de Masum-u Pak orucu olarak üç gün önceden başlanır.
Asıl olarak Alevi-Bektaşilerde El Orucu, dil Orucu, bel orucu, nefis orucu, göz orucu, kulak orucu, Kalp ve irade orucu vardır.
Takvim olarak Güneş yılı 365 gündür.İlk defa Mısırlılar kullanmıştır.İnka ve Maya uygarlıkları da takvimi 365 güne göre kullanmışlardır.Babildeki ziggurat'ların da 7 katlı ve 365 basamaklı oluşları buna işaret eder.Tarih boyunca umi, Şems'i(Celali) ve Miladi takvimler kullanılmıştır. Rumi takvim eski Bizans takvimidir, Hicret başlangıç alınmıştır, ama güneş yılı esas alınmıştır. Miladi takvim eski Romalılarca kullanılmış,İsa'nın doğum günü esas alınmış Güneş yılı takvimidir ve 365 gündür. Celali Takvimi, Selçuklular döneminde Melikşah tarafından İran(Şemsi) takvimi esas alınarak uygulanmıştır.
MUHARREM: Muharrem ayı Hicri-Kameri takvimin 1. ayıdır. Kameri takvimde Muharrem 30 gün, devam eden diğer aylar da biri 29 diğeri 30 gün olmak üzere 12 ay vardır. Toplam 354 gündür.10 yılda bir 365 gün olarak hesaplanır ve Ay takvimidir. Genel olarak Muharrem ayının, özel olarak 10 Muharrem (Aşura) gününün kutsallığı, insanlık tarihi kadar eskidir. Arapça'da 10 "Aşr" demektir, Aşura'da 10 Muharremdir. Kutsal kabul edilen kitaplarda, Mısır, Sümer ve Hitit tabletlerinde tarihin önemli olaylarına yapılan atıflar hep muharrem ayına
özellikle de 10 Muharrem'e verilen önemi, kutsallığı anlatır.
KUTSAL KİTAPLARDA VE TARİHTE 10 MUHARREM:
1- Adem'in Havva ile buluştuğu gün.
2- Nuh'un tufandan kurtulduğu ve gemisinde kalan yiyeceklerden"AŞURA" pişirdiği gün.
3- Hz.İbrahim'in Nemrud'un attığı ateşten kurtulduğu gün.
4- İshak veya İsmail Peygamberin kurban olmaktan kurtulduğu gün.
5- Yakup'un oğlu Yusuf'a kavuştuğ ve gözlerinin tekrar görmeye başladığı gün.
6- Eyyüb'ün ağır dertlerinden kurtulduğu gün.
7- Yunus'un balığın karnından kurtulduğu gün.
8- Musa'nın Firavun'un gazabından kaçarken Kızıldeniz'in yarılıp kendisine yol verdiği gün.
9- İsa'nın semaya (Göğe) çekildiği kabul edilen gün.
10- Hz. Muhammed'in Emevlerin zulmünden kurtulmak için Mekke'den Medine'ye Hicret ettiği (göçtüğü) gün.
Saydığımız bütün bu önemli olaylar Muharrem ayı içerisinde, özellikle 10 Muharrem "AŞURA" günü meydana geldiği,eski kadim toplumların kitabelerinde, tabletlerinde ve kutsal kabul edilen kitaplarda (Zebur,Tevrat, İncil ve Kur'an) geçmektedir. Hicri tarihin Hz. Muhammed'in hicreti ile başlaması ilk defa Halife Ömer zamanında Hz. Ali'nin önerisi ile ve Meclisin kabulü ile ugulanmaya başlanmıştır.
Hicri-Kameri takvimin ilk ayı Muharremdir. Bununla birlikte recep, zilkadde, zilhicce aylarına araplar "EŞHUR'İ HURUCU" adı verirler. Bu aylarda ve özellikle Muharrem ayında, savaşlardan ve adam öldürmekten uzak durulurdu. Hatta hiç bir canlıyı öldürmemek, otları yeşili dahi çiğnememek gerekirdi. Buna uymayanların suçlu olduğuna kanaat getirilir ve cezası verilirdi. (Nisa suresi 92.ayet.)
Rivayete göre Hz. Muhammed Mekke'den Medine'ye 10 Muharrem günü Hicret etmişti. Medine'ye vardığında Yahudi'lerin "AŞURA" orucu tuttuğunu görünce nedenini sordu. Yahudiler Tanrı'nın bu günde Hz.Musa'yı ve "Ben'i İsrail'i" Firavun'un zulmünden koruduğu gündür.Hz. Musa şükür için oruç tutardı , bizde tutarız dediler.Bunun üzerine Hz. Muhammed " Biz Musa'ya sizlerden daha yakınız diyerek O'da oruç tuttu, ashabına da tutturdu ve "AŞURA" pişirip dağıttı. (Sahih-i Buhari Hadis no:945.DİB yayınları)
Hicretin 2.yılına kadar Muharrem Orucu (Aşura) sürekli olarak tutulduğu tarihi belgelere göre nettir ve bellidir. Daha sonra ise Ramazan orucunun Hicretin 2. yılında ortaya çıkması sonucu
Ramazan ve Muharrem ayrı ayrı tutulmuştur. Hz. Muhammed'in ölümünden sonraki halifeler devrinde ise Muharrem orucunu isteyenin tutabileceği şeklinde İcma-i Ümmet kararı ile bir
esneklik getirilmiştir. Yezid döneminde ise Muharrem orucu yasaklanmıştır.Gerek hilafet döneminde gerekse daha sonraki dönemlerde Ehl-i Beyt taraftarları Muharrem orucunu sahiplenmiş ve sürekli tutmuşlardır.10 Ekim 680 (Hicri 10 Muharrem 61) yılında Emevilerin 2. hükümdarı Yezid'in Hz. Hüseyin'i ve Ehl-i Beyt'i Kerbela'da şehit etmesi ile Hz. Hüseyin'i sevenler ve Ehlibeyt taraftarları bu günleri "MATEM" ilan etmişlerdir.
Burada çok önemli bir noktayı da açıklamak gerekir. Yazımızın başlığında belirttiğim gibi Muharrem ayı binlerce yıldan bu yana kutsal kabul edilen, savaş yapılmayan, cana kıymanın yasak ve suç olduğu bir aydır.
Bu konuda Kur'an Meali'nde Nisa Suresinin 92. ayeti şöyledir: "Katilin üzerine kadın ya da erkek bir esiri azad etmek borçtur. O'da idama mahkum olmuş, boynunu zincirden kurtarıp serbest bıraktıra.Aranızda anlaşma olan bir topluluktan olsa bile mirasçılara diyet vermek gerekir.Ancak asker ya da yoksul olup, esir cariye ya da idam mahkumu azad etme parası ve gücü olmayan katillerin hepsinin ikişer ay ya da birer oruç tutmaları üzerlerine borçtur ve farzdır.Bu oruç borcu ve farzdır. Bu oruç borcu ve emri insan öldürmemeleri için üslümanların üzerine Allah'ın farz kıldığı Katillik nişanıdır ki tövbe edip kimseyi öldürmeyeler."(Nisa suresi 92.Ayet.)
Hz Hüseyin'in Kerbela'da şehit edilmesinden sonra kutsal kabul edilen tüm kitaplarda var olan ve neredeyse insanlık tarihi kadar eski olan Muharrem orucu Yezid tarafından yasaklanmıştır. Yezid Kerbela'da sağ kurtulan Zeynel Abidin'i, halkın sürekli tepkisi ve isyanından korkarak Medine'ye göndermiştir. Böylece isyan ve öfke azaltılmış ve bir yandan da iktidar sağlamlaştırılmıştır. Ama Emevi tarihinden de anlaşılacağı gibi halkın Kerbela katillerine duyduğu öfke ve tepki asla dinmemiş, isyanlar ardı ardına gerçekleşmiştir. İşte Yezid devam eden tepkileri yumuşatabilmek için bir yandan da Nisa Suresinin 92. ayetini uygulamaya koymuştur. Bu uygulama ile Yezid tarafından yayınlanan bir ferman ile bir ay "KATİLLİK ORUCU" tutturulmuştur.Yezid ile başlayan bu gelenek halen devam etmektedir.
Ne yazık ki Yezid ile başlayan bir ay oruç tutma geleneği Ramazan ayına kaydırılarak; babası Muaviye'nin Hz. Ali'nin katli dolayısı ile sevincini şeker dağıtarak kutladığı, içkili ziyafet sofraları kurduğu "Şeker (Ramazan) Bayramı" ile birleştirilerek tutulmuştur. Bir yandan Muharrem Orucu Yezid döneminde yasaklanırken, devam eden süreçte ve Abbasiler döneminde de 30 günlük "KATİLLİK ORUCU" devam etmiştir. "MİZRAKİ İLMİHAL" kararı ile ve kılıç zoru ile Türklere ve Acemlere tutturulduğu tarihi belgelerde kayıtlıdır."ŞEHİHA MÜŞLEM" adlı tarihi kitapta Hz. Muhammed'in 10 gün Muharrem Orucu tuttuğu, ve ölümünden sonra Muharrem Orucu'nun kaldırılarak, Ramazan'ın farz yapıldığı yazmaktadır. Muharrem orucu için Kur'an Meali Fecr suresi 1. ayette şöyle yazar: "Ya Muhammed, o Muharrem'in 10 sabahı ve akşamı hakkı için ve çift olup duranlara ve dahi on gecelere and olsun ki akıl ve (hikmet) sahibi olanlara itibar edip son amaçlarını onunla inceler, araştırırlar". Bazı Kur'an meallerinde bu surede yer alan "O muharremin 10 sabahı" bölümü " and olsun ki tan yerinin ağarma vaktine, on geceye, çifte ve teke" şeklinde değiştirilmiştir. Aynı şekilde Nisa suresinin 92 ayeti için de Muharrem ayı değil de zil-hicce denilerek Muharrem ayına verilen önem azaltılmaya çalışılmış ve kafa karışıklığı yaratılmak istenmiştir.
Tarihçi Erdoğan Aydın'ın dediği gibi "Muaviye, Hasan ile yaptığı anlaşmaya rağmen tahtını oğlu Yezit'e bırakırken, Onu, Ebubekir 'in oğlu Abdurrahman 'a, Ömer 'in oğlu Abdullah 'a, Abbas oğlu Abdullah 'a, Zübeyr oğlu Abdullah 'a, ama özellikle kendisine de biat etmemiş olan Ali oğlu Hüseyin'e karşı uyarıyordu. Bununla da kalmayıp egemen odakları sağlığında Yezit'e biat ettiriyordu. İşte kendisine hiçbir temsiliyet boşluğu bırakmayan bu tarihsel ortamda mağrur, eşitlikçi ve idealist Hüseyin, kendi şahsında toplumu da boyun eğdiren dayatmaya karşı (ağabeyinden farkla) başkaldıracaktı."
Gerek Hz. Ali'nin öldürülüş şekli, gerek Hz. Hasan'ın zehirletilmesi, gerekse Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehit edilmeleri o zamanların egemenlerinin Güya peygamber olarak kabul ettikleri Hz. Muhammed'e verdikleri (daha doğrusu vermedikleri) değeri göstermesi bakımından da ibret vericidir.
Muharrem'in ve Kerbela'nın tarihsel işlevinden anlaşılması gereken şey, Şiilerde olduğu gibi salt kimin halife olacağı-olduğu yüzeysel, sığ ve başka bir tür şeriatçı bakış açısı ve davası değildir. Tam tersine ezilenlerin iktidar sahiplerinin zulmüne karşı kararlı, direnişçi, ölümü göze alan duruşlarıdır. Kerbela Ezilenlerin hak mücadelesinde çağları aşıp bu günlere gelen ve binlerce yıl daha unutulmayacak bir destandır. Alevi-Bektaşi batıni düşüncesinde
Kerbela'dan ve Muharrem Orucundan anlaşılması gereken şey, Hüseyin'in eşitlikçi ezilenlerden yana ve direnişçi-egemene biat etmeyen duruşunun bilince çıkarılması, anlanması, kavranmasıdır.
Şiiler, Muharremin 10.gününde kendilerini zincirlerle döverek, kesici aletlerle yaralayarak kendi kendilerine işkence ederler. Bu şekilde ıztırap çekerek, İmam Hüseyin’in o korkunç ve dayanılmaz acılarına ortak olduklarına inanırlar. Bu davranış şekli Kerbela katliamının 1. yıldönümünde başlamıştır. Daha önce Hz. Hüseyin'e söz verip de O'nu Kerbela'da yanlız bırakanların yaptıkları döneklikten pişman olup Katliamın 1. yıldönümünde kendilerini yaralayarak, işkence yaparak "Tövbe" etmeleri sonucu, adları "Tavvabin" tarikatına çıkanların ardılları bu günkü şiilerdir.
İ.Kaygusuz şöyle yazıyor: "Hz. Hüseyin ve Kerbela şehitleri, Elbetteki onuru, düşünce ve inançları ve büyük idealler için canını vermiş kişilerden insanlık çok şey öğrenmiş. Çağlar boyu kendilerinden sonra gelenler için, erdem, yiğitlik, korkusuzluk ve haksızlığa direnme örnekleri oluşturmuşlardır. Hüseyin de bu örneklerden biridir. Hüseyin’in büyüklüğü, Yezid’in haksızlığı ve zalimliğine boyun eğmemek için, bir avuç yandaşıyla 4-5 bin kişilik silahlı çıkarcı güce Kerbala çölünde ölümüne direnmesiydi."
Tarih boyunca Ali yanlıları-sevenleri Muharrem ayında önceleri 10 gün, sonraları zaman içinde (15.yy.sonrası) 12 gün olmak üzere Matem orucu tutmuşlardır. Bazı yörelerde bu oruca ilaveten Hz. Hüseyin'in amcasının oğlu Müslüm bin Akiyl'in ve iki oğlu İbrahim ve Muhammed için Masum-u Pak orucu olarak üç gün ilave edilir. Bazı yörelerde Fatma ana için bir gün ilave edilir. Yöresel farklılıklar 12 İmam Matem orucunun özünü, mesajını ve mahiyetini değiştirmez. Bu oruç süresince bir matem havası yaşanır. Süslenmek, koku sürünmek, eğlence ve keyif verici işlerden, cinsel ilişkiden ve şehvetten kaçınılır. Gerek oruca niyet edilirken gerekse oruç açılırken su içilmez. Sulu ve etsiz yemek yenilir, sulu şeyler (ayran,meyve suyu çay kahve) içilir. Bazı yörelerde sakal kesmemek, yıkanmamak gibi adetler oluşmuşsa da, matemin dış görünüşle değil, gönülde Hz. Hüseyin`in uğradığı haksızlığı yad etmek ve haksızlığa karşı gelme geleneğini yaşatmak mateme daha uygundur. Önemli olan İmam Hüseyin'in ve diğer Kerbela Şehitleri'nin çektikleri acıyı ve zorlukları beyninde, kalbinde ve gönlünde duymaktır. Bunun anlamını zamanımızın koşullarına uyarlayabilmektir. Onlar gibi düşünüp, onlar gibi bu zamanda da zalime karşı çıkıp, mazlumdan yana olmak haksız uygulamalara karşı çıkmaktır. Kimsenin kalbini kırmamak, eli ile dili ile kimseyi incitmemek, gözü ile kimseye kötü gözle ve niyetle bakmamak kısacası nefsini terbiye etmek matem orucunun temel ilkesidir. 12 gün Muharrem Orucu tutulduktan sonra Muharrem Ayının 13. günü kurbanları tığlanır ve AŞURE dağıtılır. Kurban İmam Ali Zeynel Abidin`in Kerbela Katliamı'ndan kurtuluşundan duyulan şükranı belirtir.
MUHARREM ORUCU (AĞIZ MÜHÜRLEME)NİYETİ GULBANG:
"BiSMi ŞAH. YA HAKK, YA MUHAMMED YA ALİ. ERENLERiN HiKMETiNE. HZ.HÜSEYiN'iN
SUSUZLUK ORUCU NiYETiNE. KERBELA ŞEHiTLERi'NiN TEMiZ CAN'LARINA MATEM ORUCU NiYETi iLE HZ. FATMA ANAMIZIN ŞEFAATiNE. 12 iMAM, 14 MASUM-U PAK'IN ŞEVKiNE, 17 KEMERBESTLER HÜRMETiNE HAZIR-GAiP GERÇEK ERENLERiN YÜCE HİMMETLERi ÜZERiMiZDE HAZIR VE NAZIR OLA. LANET MÜNKiRE. LANET YEZiD'E. RAHMET HÜSEYİN'E.GERÇEĞE HÜ, MÜMİNE YA ALİ."
ORUÇ AÇMA(AĞIZ MÜHÜRÜNÜ BOZMA) NİYETİ GULBANG:
BİSMİ ŞAH. YA HAKK,YA MUHAMMED YA ALİ. KERBELA ŞEHİTLERİNE VE İMAM HÜSEYİNE, O'NUN YOLUNDAN GİDENLERE SELAM OLSUN. YEZİDE LANET OLSUN. HAK MUHAMMED ALİ MATEM ORUÇLARIMIZI KABUL ETSİN. GÖNÜL DEFTERLERİMİZE KAYDETSİN.GERÇEĞE HÜ, MÜMİNE YA ALİ.
AŞURE KAZANI BAŞINDA OKUNACAK GÜLBANG:
BİSMİ ŞAH YA HAKK,YA MUHAMMED YA ALİ
SELAM OLSUN SAN AYA MUHAMMED MUSTAFA
SELAM OLSUN SAN AYA ALİYYEL MURTAZA,
SELAM OLSUN SANA YA HATİCE-İ KÜBRA,
SELAM OLSUN SANA YA FATIMA-TÜL ZEHRA,
SELAM OLSUN SANA YA HASAN EL MÜCTEBA,
SELAM OLSUN SANA YA HÜSEYN-İ KERBELA,
SELAM OLSUN SANA YA ZEYNEL-İ ABA,
SELAM OLSUN SANA YA BAKIR-I BAHA,
SELAM OLSUN SANA YA CAFER-İ SADIK,
SELAM OLSUN SANA YA MUSA-İ KAZIM,
SELAM OLSUN SANA YA RIZAYI CEFA,
SELAM OLSUN SANA YA MUHAMMED TAKİ,
SELAM OLSUN SANA YA ALİYYEL NAKİ,
SELAM OLSUN SANA YA HASAN-EL ASKERİ.
SELAM OLSUN SANA YA MEHDİ SAHİBİ ZAMAN.
YA HAKK YA MUHAMMED,YA ALİ. 3-LERİN, 5-LERİN 7-LERİN, 12 İMAMLARIN, 14 MASUM-U PAKLARIN, 17 KEMERBESTLERİN, 40-LARIN AZİZ CAN'LARI HÜRMETİNE, GÖNÜLLER SULTANI, ERENLER ŞAHI HACE BEKTAŞ VELİ'NİN CANI HÜRMETİNE, ERENLERİN,AŞIKLARIN SADIKLARIN HÜRMETİNE, TUTTUĞUMUZ MATEM ORUÇLARINI, YAPTIĞIMIZ DUALARI VE PİŞİRDİĞİMİZ
AŞURALARI, TÜM LOKMALARIMIZI DERGAHINDA KABUL VE MAKBUL EYLE. EMEKLERİMİZİ BOŞA VERME. BİZLERİ YOLUMUZDAN, BİRLİĞİMİZDEN, DİRLİĞİMİZDEN VE ÖZGÜRLÜĞÜMÜZDEN AYIRMA. DİL BİZDEN, NEFES PİRDEN OLA. GERÇEĞE HÜ, MÜMİNE YA ALİ."
AŞURE SONRASI OKUNACAK GÜLBANG:
"BİSMİŞAH YA HAKK, YA MUHAMMED YA ALİ.ERENLER SOFRASI OLA.ER HAK BEREKETİN VERE.BU GİTTİ GANİSİ GELE. GİTTİĞİ YERLER GAM KEDER GÖRMEYE.KAZANIP GETİRENLERİN, PİŞİRİP DÖŞÜRENLERİN ELLERİ AYAKLARI DERT GÖRMEYE. KERBELA ŞEHİTLERİNİN ANISI HER DAİM TAZE OLA, RUHLARI ŞAD OLA. LOKMALARIMIZ KABUL OLA, GÖNÜL DEFTERLERİMİZE
YAZILMIŞ OLA. ARTA EKSİLMEYE, HIZIR YERİNİ DOLDURA. GERÇEĞE HÜ, MÜMİNE YA ALİ."
KERBELA HAKSIZLIĞA DİRENİŞTİR. HAKSIZLIK KİME YAPILIRSA YAPILSIN KENDİMİZE KARŞI YAPILMIŞ GİBİ KARŞI ÇIKMAK GÖREVİMİZDİR.KERBELA HAKSIZLIK ÖNÜNDE EĞİLMEYEN, HEM HAKKINI HEM DE ŞEREFİNİ ÇAĞLARI AŞARAK BU GÜNLERE TAŞIYAN İMAM HÜSEYİN'İN İBRET ALINACAK DESTANIDIR.
GERÇEĞE HÜ.
MUSA KAZIM ENGİN
KUREYŞAN OCAĞI