YOL VE ERKAN
ALEVİLİK KIZILBAŞLIK SİTESİ

SARI SALTUK-3

Sarı Saltık

Popüler İslam'ın Balkanlar'daki Destanı Öncüsü

(XIII. Yüzyıl), A. Yaşar Ocak, Ankara 2002.

Mustafa UYAR'

Özelde Alevllik, Bektaşllik, Kalenderilik'in yanısıra bunların Türk sosyal

ve dini' hayatında meydana getirdiği olu~umları eserlerinde ele alan A. Yaşar

Ocak, genelde ise, bilindiği üzere Türk IsUim'ı kavramını işleyen ve çalışma

sahası haline getiren bir tarihçimizdir. Bu konulara ilişkin olarak kaleme aldığı

Türks:e ve yabancı. dill~~deki .birçok makalesi haricinçle Bektaşi

Menakıbn{mıelerinde Islam Oncesi Inçınç Motifler), Babgiler Isyan!, Türk

fiuflliğine B.akışlar, Alevi ve Bektaşi Inançlarının Islam Oncesi Temelleri ve

Islam-Türk Inançlarında Hızır Yahut Hızır-Ilyas Kültü adlı eserleri de bulunan

Ocak, son olarak bu tanıtmaya konu olan Sarı Saltık isimli çalışmasını Türk ve

dünya bilim alemine sunmuştur.

Şekil, Düzen ve ~uruluş: 2002 yılında Türk Tarih Kurumu

tarafından neşredilen eser, Onsöz ve Kısaltmaları içeren XVI sayfaya ilave

olarak, Giriş: Kaynaklar ve Araştırmalar, dört Bölüm, Sonılf, Seçilmiş

Bibliyografya ve Genel Dizin kategorilerinin yer aldığı 155 sayfadan

oluşmaktadır. Eserde yeralan bölüm başlıkları ise şunlardır:

I) XIII. Yüzyılda Balkanlar' da Anadolu Çıkışlı İlk Türk İskanı:

Dobruca'daki Türkmenler (s. 18-37),

II) Menkabevı Sarı Saltık: Peygamber Soyundan Büyük Bir Gazi-

EvIiya (s. 38-63),

III) Tarihsel Sarı Saltık: Aşiret Reisi Bir Kalenderi Şeyhi ve Bir Derviş-

Gazi (s. 64-102),

IV2 Sarı Saltık Kültü: Tekkeleri, Mezarları, Türbeleri, Bektaşilik ve

Alevilik teki Yeri (s. 103-124).

Şekle ilişkin son olarak, müeIIifin gözden kaçırdığını tahmin. ettiğimiz

birkaç yazım yanlışı (SözşeIimi, Dördüncü Bölümün baıIığı Içindekiler

kısmında farklı verilmiştir); , de" ve "da" yazılması gereken baglaçların "te" ve

"ta" şeklinde -ki yazarın böyle bir tarzı, okuma akışını kolaylaştırmak

• Arş. Gör., Dil ve Tarih-Coğrafya Fakiiltesi, Tarih Bölümü, Ol1açağ Tarihi Anabilim

Dalı.

186 Mustafa Uyar

açısından kasten yaptığı kanaatindeyiz- yazımı karşısında, eserin kapak

tasarımının oldukça dikkat çekici oldugunu ifade söyleyebiliriz.

İçerik/Muhteva ve Kapsam: Eserin muhtevasına baktığımızda ise,

Ul< olarak kitabın hangi problemler üzerinde durduğuna ilişkin yazarın

Onsözündeki. açı~aması dikkati çekmek~~d.~r.. Es~~~n meydana. getirilme

amacını da boylehkle açıklayan Ocak'ın sozunu ettıgı problemlerın bazıları

şunlardır:

a) Sarı Saltık gerçekte kimdir? Nasıl bir çevrenin, toplumun, kültürün ve

inancl)1 ürünüdür? Mistik kimliği ve kişiliği nedir? Çoğunlukla yazıldığı gibi,

o bir Islam misyoneri midir?

b) Onunla aynı dönemde yaşamış olan Barak Baba'nın Sarı Saltık ile

olan bağlantısı nereden kaynaklanmaktadır? Bu iki şahsiyetin Bablli Isyanı ile

ilgileri var mıdır?

c) Sarı Saltık'ın başlattığı varsayılan Balkanlar'daki İslamlaşma

sürecinin niteliği, bu sürecin etkilediği sosyal tabanın dini've yapısal özellikleri

nelerdir? Bu süreçte, senkretik öğeleri içeren heterodqks bır Islam'dan söz

edilebilir mi? Ve bu sürecin Osmanlı dönemindeki Isliımlaşma hareketine

katkısı olmuş mudur?

d) Yine bir başka toplumsalolay niteliğindeki 1446 tarihli Şeyh

Bedreddin hareketinin, Sarı Saltık'ın oluşturduğu sosyal tabanla bir bağlantısı

bulunmakta mıdır?

e) Balkanlar'ın çeşitli yerlerinde, etrafında kült oluşturan Hıristiyan

azizlennin Sarı Saltık ile özdeşleştirilmesinin anlamı ve bu olgunun ifadesi

nedir?

f) Bu kişiliğin Anadolu ve Balkanlar' daki Alevı ve Bektaşı geleneği

içindeki yeri nedir ve nasıloluşmuştur?

Bu p~9blemlerin yanısıra, eseri kaleme almasında etken olan sebepleri

sıraladığı Onsöz den sonra yazar, Kısaltmalar ve Giriş kısmına geçmektedir.

Giriş'in içeriği, yukarıda da belirttiğimiz üzere, Kaynaklar ve Araştırmalardan

meydana gelmekte ve yazar bu bölümde Sarı Saltık dönemi kaynaklarının

hiçbirinin ondan bahsetmedi.$ini, ondan bahseden kaynakların kendisinden

birkaç asır sonra yazıldıgını vurgulamaktadır. Kaynaklar kısmı şu

kategorilerden oluşmakta ve şu kaynakları kapsamaktadır:

a) Vekayinameler: Tevarih-i A.l-i Selçuk (Yazıcızade Ali), Oğuznlirfle

(Seyyid Lokman), Miisameretii'l-Ahbfır (Kenmüddin Aksaray!), Tevarfh-i Ali

Osman (Kemalpaşazade), Camiu'd-Diivel (Müneccimbaşı Derviş Ahmed),

Ne.flıatu'l-Ezhar (Ney'izade Atayl) adh eserlere ilave olarak Georgios

San Saltık 187

Pachimeris ve Nicephorus Gregoras'a ait Grekçe iki kronik, yazarın kullanmış

olduğu vekayinamelerdir.

b) Seyahatnameler: B.urada ise yazar, Tuhfetu'n-Nuzzôr if Garôibi'l-

Emsôr ve Acôibi'l-Esfôr (ıbn Battuta) ve Evliyô Çelebi Seyahatnamesi ile

birlikte Sarı Saltık tekke ve türbelerinden bahseden Antonio Pigafetta, Stephan

Gerlach, Reinhold Lubenau, Robert Bargrave ve John Covel gibi Batılı

seyyahların eserlerinden de faydalandığını ifade etmektedir.

c) Menakıbnameler: Kemaleddin Muhammed es-Serac er-Rifai"

tarafından telif edilen Tiiffôhu' 1-Ervôh isimli menkabeler antolojisi

niteliğindeki eser; Evliya Çelebi aracılığıyla yararlanılabilen iki Saltıkname

(Menôkıb-ı Sarı Saltık ve Saltıknôme); Ebu'l-Hayr-i Rumi" tarafından kaleme

alınan Battalname ve Dônişmendname uyarlarnaların ı da içeren derleme

tarzındaki Saltıkname (Menôkıb-ı Gazavôt-ı Sultan Sarı Saltık Gôz!);

Vilôyetnôme-i Hacı Bektaş-ı Velf ve Vilôyetnôme-i Otman Baba (Küçük

Abdal) adlı vilayetnameler yazarın kullandığı menakıbname türündeki

eserlerdir. .

. d) Arşiv Belgeleri: Kaynaklar kısmının bu son kategorisinde ise Ocak,

Istanbul'da Başbakanlık Osmanlı ve Topkapı Sarayı Arşivleri, Ankara'da ise

Tapu Kadastro ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivleri'nde bulunan mühimme

kayıtlarını kullanmıştır.

Kaynaklar' dan sonra Giriş bölümünün ikinci kısmı olarak Araştmnalar

gelmekte ve burada Şemseddin Sami"'nin Kômusü'l-A 'lôm adlı eserinden

başlayarak F. Köprülü'ye kadar Osmanlı'da yapılmış çalışmalar; 1. Von

Hammer, F.W. Hasluck, J. Deny, F. Babinger, P. Wıttek, M. Kiel, T.

Zarcone, G. Leiser, A. Decei gibi yabancı bilim adamları ve eserlerinden; T.

Okiç, Y. Ziya Yörükan, A. Gölpınarlı, N. Sevgen, F. Yılmaz, M. Demirci

adlı bu konuda eser vermiş yerli araştırıcılardan bahsedilmiş ve eserlerine

değinilmiştir. Yazar, yararlandığı bütün tetkik eserleri burada zikretmeyip

bibliyografya kısmında tümünü vermeyi yeğlemiştir. Yararlanılan kaynaklar

sunulduktan ve bu çalışma açısından değerlerine değinildikten sonra eserin

bölümlerine geçilmektedir.

XIII. Yüzyılda Balkanlar'da Anadolu Çıkışlı İlk Türk İskanı:

Dohruca'daki Türkmenler başlığını taşıyan Birinci Bölüm kendi içinde

altı kısma ayrılmaktadır. Bu kısımları ve kısaca 'bunların kapsamlarını şöyle

tanımlayabiliriz:

. I) Moğol Hakimiyetinde Anadolu Selçuklu Tahtı için Mücadele ve II.

lzzeddin Keykavus: Bu kısımda yazarımız ilk olarak, 1243 Iösedağ

Savaşı'ndan başlayarak II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in ölümü ile II. Izzeddin

Keykavus, ıv. Rükneddin Kılıçarslan ve II. Alaeddin Keykubad arasında baş

foö. steren saltanat mücadelesini ele almaktadır. Bu mücadele sonucunda, II.

zzeddin' in Bizans' a sığınması hadisesi gerçekleşmiş ve IV. Rükneddin

Kılıçarslan Moğolların da yardımı sayesinde Selçuklu tahtına oturmuştur.

188 Mustafa Uyar

II) Bizans Himayesinde Bir Selçuklu Sultanı: İ~zeddin Keykavus'un

ailesi ile birlikte VIII. Mihail Paleoloı;os'a sığınması, I~zeddin ve maiyetine

Konstantinopolis'te büyük serbesti saglanması; ardından Izzeddin'in iki yakın

adamı -Ali Bahadır ve Uğurlu- ile birlikle imparatordan "Türk taifesi"nin

yaşam tarzına uygun biçimde yaşayacakları bir yeri kendilerine tahsis etmesini

ıstemeleri ve bUI1un~erçekleştirilerek Dobruca'ya yerleştirilmeleri; bu iskan

olayından sonra Izzeddin ve adamlarının imparatora bir komplo hazırladıkları

ve onu tahttan indirme planları yaptıkları şayıasına değinilmektedir.

III) Sarı Saltık'la Anadolu'dan Dobruca'ya: Bu kısımda yazar, Sarı

Saltık'ın tarihi bir kişilik mi, yoksa hayal ürünü mü olduğunu tartışmakta; Sarı

Saltık'ın gerçekte var olmadığını söyleyen bilim adamlarının, bu savlarını

Dobruca'ya gerçekleşen bu göçten devrin önemli iki kaynağı olan

Müsameretü'I-AhMr (Kenmüddin Aksarayı) ve el-Evamirü'l-Ala'iye fi'l-

UmCtri'I-Ala 'iye (Iqn-i Bibi)'nin bahsetmerişi temeline dayandırdıklarını

hatırlatmaktadır. H. Inalcık ve E. Zachariadou nun ise ilk olarak, onun tarihsel

bir kişilik olduğunu doğrulayacak kanıtları ortaya koyduklarını dile

getirmektedir. Ardından ise, buraya gelenlerin Çepni boyuna mensup ve

yaklaşık on-on iki bin kişi olduklarını o-öçün ise 662/1263-64 tarihlerinde

gerçekleştiğini saptamaktadır. Osmanlı kaynaklarında Dobruca-eli şeklinde

geçen DQbruca'nın kısa bir tarihçesini de yeren yazar, bu kısmın sonunda,

buranın Imparator VIII. Mihail tarafından Izzeddın ve adamlarına tahsisinin

sebebi olarak Deşt-i Kıpçak Tatarlarının saldırılarını, bu saldırılara karşı

imparatorun bir savunma hattı oluşturmak istemesini göstermektedir.

IV) Bizans'ta Geçen Sefahet Hayatı ve Kurtuluş: İzzeddin'in imparator

tarafından kendisine ve Türkmenlerine tahsis edilen yer olan Dobruca'ya

~itmeyerek Kons,tantinepolis'te kalması; imparatorun kendisine kurulan

Komplo zannıyla Izzeddin'in iki adamını bertaraf ederek kendisini de Ainos

(Enez) kalesine hapsettirmesi; ve sonunda mahpus Selçuklu sultanının

Altınorda hükümdarı Berke tarafından kurtarılması hadiseleri bu kısmın

kapsamını oluşturmaktadır.

V) Dobruca'dan Deşt-i Kıpçak'a: Berke Han'ın yirmi bin kişilik bir

orduyla Bizans imparatoruna saldırması ardından I~zeddin'in Enez'den

kurtarılması; iki yıl Konstantinopolis'te yaşamış bulunan Izzeddin'in, ailesi ve

Doburca'daki Sarı Saltık önderlığipdeki Türkmenlerle birlikte Deşt-i Kıpçak'a

getirilmesi; Suğdak ve Sulhad'ın Izzeddin'e ikta olarak verilmesi; ve sultanın

ölümüne kadar (1279) on beş yıl süresince burada ikamet etmeleri bu kısmın

konusudur.

VI) Gurbetteki Sultanın Ölümü, Dobruca'ya Dönüş: Bu son kısımda ise

yazarımız, II. Izzeddin Keykavus'un 1279 yılında ölümünden sonra Deşt-i

Kıpçak'taki Türkmenlerin tekrar Dobruca'ya döndüklerini ve Sarı Saltık'ın

ölümüne kadar burada kalmış olduklarını belirtmektedir. Fakat bu

Türkmenlerin daha sonraları, gerek Bulgar saldırıları ve gerekse diğer siyasal

gelişmeler sonucu Anadolu' ya göç ettikleri, kalanların ise Hıristiyanlaştığı

(Ahriyan) dile getirilmektedır. Yine bu kısımda Ocak, bu coğrafyadaki

Gagavuzların kökenlerinden birinin de bu Türkmenler olabileceğini

varsaymaktadır.

San Saltık 189

Menkabevi Sarı Şaltık: Peygamber Soyundan Büyük Bir

Gazi-Evliya başlıklı Ikinci Bölümde A. Yaşar Ocak, Saltıkname,

VilayetniJme-i Hacı Bektaş-ı Velı, Vilayetname-i Otman Baba ve Evliya Çelebi

Seyahatnamesi'ne dayanarak Sarı Saltık'ın menkabevı kişiliğini ortaya

koymaya çalışmaktadır. Bu bölümde yer alan kısımlar ve içerikleri şu

şekildedir:

I) Seyyid Battal Gazi'nin Torunu: Şerif Hızır: Burada ilk olarak,

Saltıkname 'nin Sarı Saltık'ın soyu hakkındaki epizodundan yola çıkılarak,

onun ana tarafından şerif, baba tarafından ise seyyıd olduğu; soyunun Seyyid

Battal Gazi'ye ulaştığı ve Danişmend Gazi ile olan akrabalığı menkabevi'

şahsiyetinin ilk özellikleri olarak dile getirilmektedir. Ayrıca, Sarı Saltık'ın

Saltıkname'de anıldığı şekliyle şu isim ve lakapları da verilmektedir: Seyyid

Şerif, Şerif Gazi, Seyyid Sultan, Sultan Baba, Sultan-ı Gaziyan, Sultanu'l-

Evliya, Saltık Baba, Saltık-ı Rumı. Ardından Vilayetname-i Hacı BektaJ-ı

Velı'nin anlatısına geçilmekte, burada Sarı Saltık'ın yalnızca bir çoban oldugu,

tahsil görmediği ve yalnızca Hacı Bektaş'ın himmeti sayesinde velayet

mertebesine ulaştığı kaydı değerlendirilmektedir. Yazarımızın belirttiğine göre

Evliya Çelebi ıse, Sarı Saltık'ın Kali$,ra Sultan adında, Ahmed Yesevı

tarafından Hacı Bektaş-ı Veli' önderliginde Anadolu'ya gönderilen üçyüz

yetmiş dervişten biri olduğunu söylemektedir. Anlatının devamında, Saltıkbay

namıyla Rumeli'de faaliyet gösteren Saltık'ın gerçek ismi ise Mehmed Buhari'

olarak geçmektedir.

II) Tahta Kılıçlı Mücahit Evliya: Saltık Gazi: Bu kısımda, kafirlerle, hatta

cinler ve cadılarla ruhaniyeti aracılığı ile muharebe eden, meczup (ekstatik) bir

derviş olan Sarı Saltık'ın aynı zamanda mitsel bazı şahsıyetlerin savaş

araçlarına da sahip olduğuna değinilmektedir. Dahhak'ın kılıcı, Güştasb'ın

kalkanı ve Hz. Ali'nin Zü'l-cenah adlı atı bunlardandır. Onun aynı zamanda,

bizzat Hacı Bektaş-ı Veli' tarafından beline kuşatılmış bir tahta kılıcı da

bulunmaktadır. Ayrıca, Sarı Saltık'ın yeryüzünde.$aza etmediği hemen hemen

hiçbir diyar ~oktur. Mağrib'den Hindistan'a, liabeşistan'dan Moskova'ya

varıncaya degin dünyanın pekçok yerinde kafirlerle savaşmıştır. Onları

yendikten sonra Müslümanlığa davet edişini işleyen epizodlarda, Sarı Saltık'ın

bunu yaparken iki yol takip ettiği ortaya çıkmaktadır: Birinci yöntemde, onları

yenilgiye uğratarak üzerlerinde psişik baskı kurar ve ikinci yöntemde ise

Islam'dan önceki kitabi' dinlerin teoloji ve teozofisine olan derİı) vukCıfiyeti

sayesinde, din adamları da dahilolmak üzere hepsini Hakk dini Islam'a dahil

olmaya ikna eder. Bunu yaparken de hem kıyafet, hem de fizyonomisini

değiştirerek rahip veya keşiş kılığına girer. Dinl tartışmaları yapabilmesini

biraz da, hem yazıp, hem de okuyabıldiği "on iki" dile borçludur. Sarı

Saltık' ın gazılik yanında evliya lığına da işaret eden daha birçok kerameti bu

kısımda ele alınmıştır.

III) Ejderha Öldüren Kahraman: Şerif Saltık: En meşhur ve Sarı Saltık ile

özdeşleşen bu menkabe, çeşitli kaynaklardan aktarılarak analiz edilmiştir.

Ortak anlatım olarak, Sarı Saltık, bir ejderha veya yılandan muzdarip kafır bir

kral, onun kızları ve halkını, gerektiğinde tahta kılıcını da kullanarak ve

ejderhanın genellikle yedi tane olan başlarını keserek kurtarır. Menkabenin

bazı versiyonlarında, Sarı Saltık'ın gerçekten ejderhayı öldürüp öldürmediğini

ve aynı zamanda bir "cadCı" olup olmadığını anlamak için, sözgelimi Dobra

190 Mustafa Uyar

Han'ın da yapmış olduau bir sınamadan söz edilir. Bu epizodda sınamanın

diğer nesnesi de Sarı S'altık'ın bir cadı olduğunu iddia eden ke~iştir. Sarı

Saltık ve keşişin birer kazana koyularak kaynatılmaları ve Saltık ın keşişin

aksine, kazandan haşlarımadan Çıkması sonucu onun gers:ek bir evliya (azız)

olduğu kanısına varılır. Içinde Sarı Saltık'ın gerçekleştirdigi daha birçok çeşitli

kerametleri barındıran Ejderha öldürme menkabesı, Hacım Sultan, Otman

Baba, Koyun Baba, Demir Baba gibi kişiliklerce de tekrarlanmaktadır. Yine

bu menkabenin, Hıristiyan Grek hagiografisinde benzer bir şekilde Saint

Nicolas ve Saint Georges'e (Aya Yorgi) mal edildiği, daha da önemlisi bu

menkabenin gerçekte Saint Theodore'a ait olduğu yazarımız tarafından

vurgulanmaktadır. Ardından, kötülük ve şeytanla savaşın sembolik anlatımı

olan ejderha ile mücadele motifinin Anadolu'daki ve Türk kültüründeki kökeni

örneklerle ortaya konmaya çalışılmaktadır. Kısmın sonuna doğru ise bu tip bir

menkabenin, Anadolu ve Balkanlar'da daha önce yaşamış olan Hıristiyan

azizlerine ait menkabelerin bir uyarlaması olduğu yargısına varılmıştır.

IV) Yedi Tabut, Yedi Mezar: Bu kısım, tanı doksan dokuz yıl ömür

süren Sarı Saltık'ın pusuya düşürülerek veya eceliyle ölmesinden önce

~aaşının defni hakkı:-ıda y.~pt~ğıvas.iyet v~ ~onrasında gerçekleşen kera.ı:ı:etJ~ri

ıçerır. Sarı Saltık ölum doşegınde iken gazılerı yanına toplar ve kendısı ıçın

yedi adet tabut hazırlanmasını, bu tabutların naşmı isteyecek çevre kral ve

beylerine verilmesini vasiyet eder. Bunu yapmaktaki amacı, naaşı kendi

memleketlerinde defnetmek isteyecek hükümdarların birbirlerine düşmelerini

engellemektir. Vasiyet yerine getirilir ve her birinin içinqe Sarı .Saltık'ın cesedi

varmış gibi ~özüken tabutlar Moskov, Leh, Çeh, Işfet (lsveç), Edirne,

Boğdan ve uobruca kralları tarafından kendi memleketlerine götürülerek

defnedilirler. Bu menkabenin diğer bir versiyonunda ise gerçek naaş

Kaligra' da kalır.

Tarihsel Sarı ..Saltık: Aşiret Reisi Bir Kalender) Şeyhi ve Bir

Derviş-Gazi adlı Uçiincii Bölüm şu kısımlardan oluşmaktadır:

I) Efsanevi Değil Tarihsel Bir Sima: Yazarımız bu kısımda es-Serac, İbn

Batuta ve Yazıcızade'nin eserinden yaptığı alıntılarla Sarı Saltık'ın tarihi bir

şahsiyet olduğunu ortaya koymak ta ve ardından onun tarihsel gerçekliği

hakkında özetle şu soruları sormaktadır: Yazıcızade'den başka, Bizans veya

Türk kaynağı olsun, neden hiçbir çağdaş kaynak Sarı Saltık'tan

bahsetmemektedir? Acaba böyle biri hiç yaşamadı mı, veya çok silik bir

karakter miydi? Peki, böyle bir sima hıç yaşamadı ise nasıl icad edilebildi

veyahut edilebilir mi? Adına inşa edilen onlarca türbe ve tekke, yine yığınla

menkabe ve efsane nasıl yaratıldı? Hıristiyan ve Müslüman toplumlar benzer

şek~lde on,:!nası~ benimsedi ve ~.dis e~iler? Etrafında oluşan kültün kayna~ı

nedır? Gırış ve ön hazırlık nıtelıgmdeki bu sorular ardından yazar, sırasıyıa

cevabıarı şu başlıklar altında vermektedir:

II) İskan Lideri ve Aşiret Reisi Sarı Saltık: Bu kısımda ilk olarak, Sarı

Saltık'ın tarihsel kişiliğinin Balkanlar'a gerçekleşen ve yukarıda da bahsedilen

Türk iskanı ile ortaya çıktığı belirtilmektedir. Bizans ve Selçuklu kroniklerinde

ondan bahsedilmemesinin sebebi olarak, böyle birinin gerçekte var olmaması

San Saltık 191

veya hor görülmesi değil, göçebe bir çevrede yaşıyor olması ileri

sürülmektedır. Daha önceki -Köprülü, Togan ve Sümer gıbi- araştırmacıların

saptamalarına bakarak Dobruca'ya iskan edilen aşiretin, çok muhtemel bir

şekilde, Çepni boyu olduğu sonucuna varılmıştır. Sarı Saltık'ın ise bu

ba~la.mda, h~m bir Türk.ı:ıen babası ve he~ .de .~iret r~isi A olabileceği

beıırtılmektedır. Yazara gore, Sarı Saltık bu iki -dım ve sıyası- önderlık

vasfını, Berke Han tarafından Deşt-i Kıpçak'a götürüldükleri zaman da devam

ettirmiş olmalıdır.

A. Yaşar Ocak, Sarı Saltık'ın tarihsel gerçekliği ve kişiliğine ilişkin

olarak XVI. yüzyıla ait tahrir defterlerinden de veriler elde etmektedir.

Ağcakızanlık, Köstendil, Rodovişte, Edirne ve Dimetoka kazalarında Saltık,

Saltıklar, Saltıklu adlannı taşıyan oymakların varlığı bu veriler kapsamındadır.

Yine Babaeski ve -biri Kefe yakınlarında diğeri ise Dobruca' da olmak üzereiki

ayn yerde Baba Saltık şehirlerinin varlığı da Sarı Saltık'ın tarihsel

5(Jerçekl~inionaylar niteliktedir. Yine Fatih devri Kalenderi şeyhlerinden

tman tiaba'nın, kendisinin Sarı Saltık'la özdeş ve onun tenasüh geçirmiş hali

olduğunu iddia etmesi de bir bakıma.Saltık'ın gerçekliğine kanıtlık etmektedir.

Son olarak yazar, Sarı Saltık'ın II. Izzeddin Keykavus ile olan münasebetine

de~inmekte, bunun da genelde, Selçuklu sultanının izlediği Moğol karşıtı

politikadan kaynaklandığını söylemektedir.

III) Kalender! Şeyhi Sarı Saltık ismin taşıyan kısım altında üç kategori

yer almaktadır:

A) T.ürkmen evliyası mı, Hıristiyan azizi mi?: Yazanmız burada,

öncelikle Ibn Batuta, Evliya Çelebi, Osmanlı şeyhülislamı Ibn Kemal ve diğer

şeyhülislam Ebussuı1d Efendi'nin Sarı Saltık hakkındaki tesbitlerine. yer

vermekte v.e JU sonuçlara ulaşmaktadır: 1) Keramet sahibi büyük bir Islam

velisi, 2) Islam'a uymayan daha çok bir Hıristiyan azizi niteliğine sahip

kişilik. Bu görüşlerin analizini de yapan yazarımız s.onuçta, Sarı Saltık'ın

Hıristiyan azizı olduğu yönündeki manışın, Islamf propagandayı

kolaylaştırmak isteyen Bektaşi dervişlerinin uyarlamalan sonucu doaduğunu

ifade etmektedir. Uyarlamanın esasını, çeşitlı yörelerde yaşamış l-I'ıristiyan

azizlerin kişilikleriyle Sarı Saltık'm benzer yanlarının özdeşleştirilmesi

oluşturmaktadır. Böylece yazarımız son etapta, Sarı Saltık'ın bir Hıristiyan

azizi olabileceğini düşünmenin yersiz olduğun u vurgulamaktadır.

B) Sarı Saltık bir Kabuler! şeyhidir: Tuffdhü'l-Ervah 'tan elde ettiği

verilerle Sarı Saltık'ın Hayderilik'e mensup bir Kalenderi şehyi olduğunu

söyleyen yazarımız, Saltıkname'de yer alan Sarı Saltık'm Kırım şehrinde

üçyüz abdalla ritüelistik nitelikteki yalnızca Kalenderilere özgü dılenmesi

(Tese 'ül, Cerr) sahnesine bakarak onun bir Kalenden şeyhi olduğu savını

desteklemektedir. Yine Kalenderilere özgü bir nitelik olan Cemal-perestlik ve

Mahbub-perestlik olguları da bu savı destekler tarzda, bazı epizodlar dahilinde

dile getirilmektedir. Menkabelerde yer alan ve mühimme kayıtlarına da

F';sıyan def ve kudüm çalarak seyahat etme, bekar (mücerred) kalma gibi

ritüeller de onun bir Kalenderi şeyhi olduğuna kanıt olarak gösterilmiştir.

C) Sarı Saltık, Barak Baba ve Tapduk Baba: Burada Barak Baba'nın bir

Kalenderi (Hayderi) şeyhi olduğunu bazı anekdot ve epizodlarla ortaya koyan

192 Mustafa Uyar

Ocak, onun şeyhi konumunda bulunan Sarı Saltık'ın da, dolayısıyla bir

Kalenden mensubu olduğunu diğer bir açıdan tespit etmektedir.

IV) Sarı Saltık ve Balkanlar ile Deşt-i Kıpçak'taki Gazalar ve İslamıaşma:

A) Sarı Saltık'ın başlattığı İslamıaşma hareketinin mahiyet ve önemi:

pönemin kaynaklarından yola çıkılarak Sarı Saltık etrafında gerçekleşen

Islaml<1Jmahareketini sağlıklı bir şekilde ortaya koyabilmenin pek mümkün

olmadıgını belirten yaz~r, bugünkü Bulgaristan ve Moldavya sınırları

içerisinde sistemli bır Islamıaştırma propagandasının gerçekleşmediğini,

bununla birlikte, Sarı Saltık ve cemaatinin toplumdan soyutlanmış bir şekilde

yaşadığını düşünmenin de yanlış olacağını belirtmektedir. Yine de Ocak'a

~öre, Edirne havalisi, Babadağı, Kaligra yöresi ve Kırım periferi~inde, Sarı

~altık tarafından yürütülen gaza faaliyetiyle eşgüdümlü biç Islamıaşma

hareketinden bahsedilebilir. Yazarımız bir sonraki başlıkta, bu Islamlaşmanın

öznesi olan Sarı Saltık'a ilişkin olarak şu soruyu yöneltmektedir:

B) Sarı Saltık bir İslam misyoneri midjr?: Ele alınan bu tarihsel kişiliğe

birçok araştırıcı tarafından birçok defa Islam misyoneri yakıştırmasının

yapıldığının vurgulanmasından sonra, böyle bir yaklaşımın ütopik nitelikte

olacağı dile getırilmektedir. Muhtemelen okuma yazma bilmeyen ve söz

konusu anlamda bir idealizme sahip olmayan Sarı Saltık'ın iyi eğitim görmüş,

hedef aldığı toplumun folitik, sosyo-ekonomik ve kültürel yapısını iyıce bilen

bir kişilik imajına nası büründüö-ü sorusuna ise yazar, böyle bir imajın Sarı

Saltık kültü etrafında o.luşan me~abelerden kaynaklanmış olabileceği cevabını

vermektedir. Onun Islam .misyoneri imajının, V. Yüzyılda ırlanda'da

yerleşerek Kelt'ler arasında Islam'ı yaymaya çalışan Saint patrick imajıyla

benzeştiğini de hatırlatan Ocak, Sarı Saltık'ın bu manada bir Islam misyoneri

olamayacağı noktasını özellikle vurgulamaktadır.

C) Sarı Saltık ve Heteredoks İsliim: Bu başlık altında Sarı Saltık'ın

faaliyet gösterdiği sırada Balk<ı;nlar' daki dini yapıyı irdeleyen yazar, bu

coğrafyada inanç bakarnından Islam'la benzerlik gösteren Bogomilizm'in

yaygın olduğunu belirtmektedir. Bunun yanında, Sarı Saltık ve aşiretinin

Dobruca havalisinde yerleşen ilk Müslüman topluluk olmadığını, X. yüzyıldan

çiaha önceki zamanlarda bu topraklar üzerinde çeşitli etnik kökene sahip

Ismaili cemaatlerinin bulunduğunu ifade etmektedır .. Yani Balkan halkı, Sarı

Saltık'ın da dairesi içinde yar aldığı he(erodoks lsliim'a pek de yabancı

sayılmazlardı. Bu her iki etmen, genelde Islam'ın, özelde ise Sarı Saltık ve

aşıretinin söz konusu coğrafyada tutunabilmelerinin kolaylaştırıcı sebebi

olarak zikredilmektedir.

D) Sarı Sa/tık ve Bahar Hareketi: Bprada, Sarı Saltık'ın Babai isyanının

iki önderi Baba Ilyas-ı Horasam ve Baba ıshak ile bir ilişkisinin olup olmadığı

sorgulanmakta ve isyanın baş gösterdiği 1240 yılında Anadolu'da bulunan

Sarı Saltık'ın büyük bir ihtimalle isyana ~tirak ettiği sonucuna varılmaktadır.

Yazarın böyle bır sonuca varmasında, ~epni aşiretinin isyanda başı çeken

unsurlardan biri olması ve olağanüstü bır durum söz konusu olmadığı

müddetçe, Sarı Saltık'ın tüm kırsal Anadolu'yu etkisi altına alan böyle bir

isyan dışında kalmasının pek muhtemelolamayacağı fikri etkilidir.

E) Sarı Saltık ve Şeyh Bedreddin Hareketi: Bu kategoride ele alınan

konuyu özetlemek gerekirse: 1416 yılında patlak veren isyanın tertipleyicisi

olan Şeyh Bedreddin'in Anadolu'dan ayrılarak Eflak'a geçmesi ve Dobruca'da

bulunan Babadağı zaviyesini kendisine üs olarak seçmesi, Sarı Saltık ve bu

isyan lideri arasındaki bağıntıyı hemen gün ışığına çıkarmaktadır. Amaç

burada bulunan ve ideolojik olarak kendi paradio-masına uyum gösteren Sarı

Saltık zaviyesi ışıkları'nın desteğini sağlamaktır. Seyh Bedreddin bu amacında

başarılı olmuş ve isyan planlarını burada hazırlamıştır.

Sarı Saltık Kültü: Tekkeleri, Mezarları, Türbeleri, Bektaşilik

ve Alevilik 'teki Yeri adlı Dördüncü Bölümde ise kısaca şu kısımlar ve

kategoriler yer almaktadır:

I) Sarı Saltık'ın açtığı Türbeler: Başta Dobruca' daki Baba Saltık Tekkesi

olmak üzere, Sarı Saltık'ın hayatı boyunca açtığı ve faaliyet gösterdiği tekkeler

bu başlık altında ele alınmaktadır. Söz konusu tekkeler şunlardır ve şu

başlıklar altında ele alınmı şlardır:

A) Baba Saltık (Babadağı) Tekkesi (Sarı Saltık Baba Zaviyesi)

B) Kaligra Sultan veya Yılan Tekkesi

C) Kmm'da Baba Saltık kasabasındaki Tekke

II) Adına Sonradan Açılan Tekkeler

A) Eski Baba Tekkesi

B) Kütahya-Şeyhlü'deki Sarı Selcük Tekkesi

c) Diğerleri

III) Mezarları, Türbeleri ve Makamları

A) Babadağı Türbesi

B) Kalliakra Kalesi Mezarı

c) Eski Baba Türbesi

D) Diğerleri

1) Balkanlar' daki türbe ve mezarlar

2) Anadolu'daki türbe ve mezarlar

VI) BektaşIlik, Alevilik ve Sarı Saltık: Bu kısımda Sarı Saltık kültünün

Alevilik ve BektaşIlik'teki yeri incelemeye tabi tutulmakta, kültün bu

inanışlarca uyarlanmasının tarihsel süreci aydınlatılmaktadır.

San Saltık 193

194 Mustafa Uyar

A) Sarı Saltık Bektaşı midir?: Bu soruya karşılık yazanmız, Sarı

Saltık'ın bir Bektaşı müridi olamayacağı cevabını vermekte ve bunun

sebeplerini şu şekilde açıklamaktadır: Ilk olarak, Hacı Bektaş-ı Veli herpangi

bir tarikat kurmamış, Bektaşilik tarikati çok sonraları oluşmu~tur. Ikinci

olarak, görüşmüş oldukları yönünde birkaç veri olmasına ragmen, Sarı

Saltık' ın Hacı Be<taŞ'a intisab etti~ine dair elimizde tarihsel bir kanıt

bulunmamaktadır. Intısab etmiş oldugunu varsayarsak bile, bu durum Sarı

Saltık'ın bir Bektaşı değil, tıpkı Hacı Bektaş gibi Vefaı-Hayderi olduğuna

delalet ederdi.

B) Alevılik ve Bektaşilik'te Sarı Saltık Kültü: A. Yaşar Ocak bu kısma

"San Saltık'ın bir Bektaşı evliyası olarak takdisi ne zaman başlamıştır?"

sorusuyla giriş yapmaktadır. Anadolu Kalenderiliğinin Hayderi koluna

m~nsup Hacı Bektaş kültünden !:l~şete~en. v~ Balım ~ultan. ta~a~~ndan, XVI~

yilzyıl başlarında kurulan Bektaşılık tarikatının, daha oncekı buyuk Kalenden

şeyhlerinı de benimsediği bariz bir gerçektir. Bektaşilik'in Kalenderilik'ten

bağımsız bir şekilde varlığını oluşturmasıyla, daha önce büyük Kalenderi

şeyleri de "Bektaşıpanteonuna" dahil edilmişlerdir. Bunlar arasında, Barak

Baba, Abdal Musa, Kayausuz Abdal, Seyyid Ali Sultan, Otman Baba ve Sarı

S.?ltık bulunmaktadır. Hisbirisi hayatta iken Be~ı olmayıp, post mortem

(Olüm sonrası) Bektaşllige intisab etmiş,. daha dogrusu ettirılmişlerdir. San

Saltık kültü Balkan Alevileri arasında son derece güçlü olup, Pazartesili

denilen gurup cem esnasında Hacı Bektaş-ı Veli'yi değıl, özellikle San Saltık' ı

anmaktadırlar. Yine Orta Anadolu'da özellikle Sivas, Tokat, Divriği ve

Tunceli Alevlleri arasında Sarı Saltık kültü oldukça yaygın olup bu durumun

nasıloluştuğu konusu tarihsel verilerin azlığı nedeni ile aydınlatılamamaktadır.

Acaba, buralardaki Sarı Saltık kültü doğuıa doğru gerçekleşen doğal yayılışı

sonucu mu aelmiş, yoksa bu külte baglı bir dede ailesi aracılığı ile mi

getirilmiştir? ~ azarımızca, bu sorular aynı zamanda birer tahmin ve ihtimal

olarak da görülebilmektedir.

Sonuç: Yazarımız eserinin bu kısmında özetle şunları söylemektedir:

San Saltık'ın tarihsel kişiliği tam olarak aydınlatılamadığı gibi yeni malzemeler

bulunamadığı takdirde, buna pek imkan görülemernektedir. Onunla aynı

devirde yaşamış olan Mevlana Celaleddın-i Rumı, Fahreddin-i Irak!,

Evhadeddin-i Kırmanı veya Sadreddin-i Konevı gibi şehirli suff kişilikler

hakkında gerek resmi kaynaklar, gerek kendi eserleri ve gerekse çevrelerinde

kaleme alınan eserlerde ayrıntılı bilgi bulabilmekteyiz. Fakat, tıpkı Şeyh

Bedreddin, Hacı Bektaş-ı Veıı ve Yunus Emre'de oldu au gibi Sarı Saltık'ın

kişiliği de bilinmezlikler ve efsanelerle iç içe geçmiştir. 'Yine de Sarı Saltık'ı

tarihin karanlıklarından, hayaıı ve efsane bir kişilık olmaktan kurtaran iki

önemli faktör görmekteyiz: Birincisi Balkanlar'a gerçekleşen Anadolu kökenli

Türk iskiinının önderi olması; ikincisi ise kişilığinin bazı yerel Hıristiyan

azizlerinkiyle özdeşleşmi Ş bulunmasıdır.

Bu bağlamda, yerleşik kültüre sahip olan kişiliklerin dönemlerinin

kaynaklarına yansıdığını, Sarı Saltık gibi kon ar-göçer kişiliklerin ise bundan

yoksun kaldıklan, "efsane tüllerine sarmalandıkları" görülmektedir. Bununla

birlikte, sosyolojik bir gerçeklik gereği, birinciler, bu ikincilerin halk

hafızasında sahip olduğu devasa efsanevı -menkabevı bir karizmaya sahip olma

imkanını bulamamışlardır. Bu karizma onları çok köklü, yaygın ve efsunlu bir

kültün konusu haline ~etirmektedir. Bunun yanında, Sarı Saltık tiplemesi,

halk dimağındaki şekliyle karşımıza Battal Gazi-Melik Danişmend-Saint

Georges karışımı olarak çıkmaktadır. A. Yaşar Ocak sözlerine devamla şunları

söylemektedir:

"Bütün bunlara rağmen, belirttiğimiz "uyarlama menkabeler" sebebiyle

Balkan hıristiyanlarınca da takdis edilmekle beraber, yine de onun Müslüman

evliya kılığında bir Hıristiyan azizi olmadığını, büyük bir ihtimalle, aslında bir

konar-göçer Türkmen aşıretinin hem siyasi hem de dini reisi olduğunu; bu

aşiretin Dobruca'ya iskanına liderlik ettiğini; aynı zamanda oradaki ikameti

~snasında etrafa bir takım gazalar düzenlediğini; fakat sistemli bir şekilde

Islam propagandası yapan bir misyoner olmadığını bugün az çok tahmin

edebilecek durumdayız. Onun kendi yönetiminde bir Türkmen aşiretini

Dobruca'ya götürüp yerleştirmiş olduğu kanaatirnizce hiç bir şüpheye yer

vermeyecek tarihsel bir olaydır. Bu sebeple, her ne kadar dönemin yazılı tarih

kaynaklarına yansımasa da, son tahlilde destani değil, ama etiyle kemiğiyle

yaşamış tarihsel bir sima olduğunu görüyoruz. ,

Buna ek olarak, icra ettiği iskan ve gaza faaliyetlerinin, Balkanlar'daki

Hıristiyan ve Müslüman halkın hafızasında bu~üne kadar unutulmayan çok

güçlü bir kült yaratabilecek, her iki tarafça da benimsenebilecek bir imaj

bırakabilmiş olması, onun tarihselliğini ispat eden bir baJka kanıt olarak

değerlendirılmelidir. Böyle bir kült ondan sonra aynı co~rafyada yaşamış

hemen hiç bir veliye nasip olmamıştır. O muhtemelen Babaılerin inançlarının

Balkanlar' a taşınmasında da en önem li rolü üstlendiği gibi, bugün

Balkanlar' daki Alevi ve Bektaşi topluluklarının temelini de atmıştır. Bu

yüzden Balkan Alevilıği ve Bektaşiligi onu çok büyük bir saygı ile takdis

etmektedir. Sarı Saltık gerçekten buralarda popüler Islam'ın inkarı mümkün

olmayan öncüsüdür ve onun hazırladığı bu altyapı, Şeyh Bedreddin

ayaklanmasına zemin oluşturmuştur. Bu yüzden bugünkü Balkan Alevilığini

ve Bektaşili$ini, bu yönüyle Sarı Saltık'la Şeyh Bedreddin öğretilerinin bir

sentezi olaraK değerlendirmek yanlış olmayacaktır".

San Saltık 195

 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol