YOL VE ERKAN
ALEVİLİK KIZILBAŞLIK SİTESİ

SÖZÜNÜ PİŞİR DE SÖYLE

Sözünü pişir de söyle!

‘SİLGİN KALEMİNDEN ÖNCE BİTİYORSA ÇOK YANLIŞ YAPIYORSUN DEMEKTİR!’

Ne güzel bir söz… Konuştuğun sözlerde yazıya döktüğün fikirlerde yanlışlar doğrulardan fazla olur ise , sürekli olarak önceki yanlışı düzeltmek zorunda kalırsın. Bu mantık silsilesi içinde düzelteyim derken söylediklerin yine bir çok yanlışı içinde barındıracağından, silgin kaleminden önce biter, ya da yeni bir şey ortaya koymaktan daha çok, eski yanlışlarını düzeltmekle uğraşırsın.

Peki bu neden böyle olur? Neden bazı insanların ‘silgisi kaleminden önce biter?’

İşte ‘bilgi’ denen şey burada gizlendiği yerden kendini gösterir. Bilgi ışıktır, aydınlıktır, açıklıktır, şeffaflıktır ve netliktir, anlatılabilir ve anlaşılabilir. Bir şeye bilgi denilebilmesi için birçok aşamadan geçmiş, imbiklerden süzülmüş olması gerekir. Düşünceden çıkıp, deneylerle kanıtlanmış, tartışılır olmaktan çıkmış ve net kabul olunabilmiş fikirler ‘bilgi’dir.

Bize düşen bilgiyi elde edeceğimiz ve yaşamımızda O’nu faydalı hale getirebileceğimiz metotları bulmaktır. Yani bilgiden önce bilgiyi nasıl elde edeceğimizi ve IŞIĞA nasıl varacağımızı öğrenmemiz gerekiyor.

Bilgiye ‘ deneme – yanılma’ yada diğer adıyla ‘el yordamı’ ile varılabilinir. Zifiri karanlıkta yürüdüğünüzü düşünün. Önünüzde, yanınızda ve karşınızda ne olduğunu bilemediğiniz bir yolda, her an sağa, sola, karşıya çarpabilir, ya da bir çukura düşebilirsiniz! Ama elinizde bir fener, bir ışık var ise yol ne kadar karanlık ya da engebeli olursa olsun rahatlıkla yürüyebilirsiniz.

İşte karanlıkta el yordamı ile yürüyenler, yaşamda her bilgiyi ‘deneme-yanılma’ yolu ile öğrenenlerdir.

Bu tip insanların bilgiyi elde etmek için ellerinde bir fener, bir ışık olmadığından, sürekli hata yapmaları ve bu hatalarının bedellerini ödemeleri, çevrelerine de ödetmeleri kuvvetli bir olasılıktır.

İşte bu guruba dahil olan kişilerin her zaman ‘SİLGİLERİ, KALEMLERİNDEN ÖNCE BİTER’

Peki böyle bir duruma düşmemek için ne yapacağız ,veya ne yapmalıyız?
Gelin yol önderlerimizin tarih boyunca bize en büyük miras olarak bıraktıkları veciz sözlere geri dönelim, o sözleri inceleyip bir yolculuğa çıkalım.

Örneğin Hünkar diyor ki ‘İLİMDEN GİDİLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR’ Hünkar bu söz ile hurafeye karşı net bir söylem ile ilimi, bilgiyi rehber kabul edip kılavuz olarak önermektedir. Bu vecizeyi tersinden okursak, karanlığa, hurafeye, yobazlığa ve bağnazlığa düşmemek için bilgiyi, aydınlanmayı savunun ve uygulayın.

Yine ‘YOL O’DUR Kİ IŞIK İLE GİDİLE’ Ne muhteşem bir ifade ! bir önceki sözün devamı ve tamamlayıcısı gibi…Işık ile gitmiyorsan düşersin, çarparsın, saparsın ve menzile varamazsın. Yola doğru dürüst gitmek istiyorsan ve menzile de varmak istiyorsan ışığı elinde rehber edeceksin, pir edeceksin, mürşid edeceksin. Böylece Yol’a gidersin, Yol’a girersin, gerçeğe ulaşırsın…

‘GÖNÜL KALSIN YOL KALMASIN’ sözümüzün başından beri irdelediğimiz özlü sözlerden de anlaşılacağı gibi hem kendimizi, hem çevremizi bir sorumluluk duygusu ile sarıp sarmalamamız gerekiyor. Yol kurallarına göre anlatırsak’ özümüzü yoklamalı, gerektiğinde de özümüzü Dar’a çekebilme erdemini gösterebilmeliyiz. Aynı şekilde dostlarımızı Yol’a birlikte gittiğimiz yoldaşlarımıza da özlerini yoklama daveti ve özlerini Dar’a çekmeleri için öneride bulunma hakkını kendimizde bulabilmeliyiz. Bu etik değer YOL’un ‘ eşitlik-özgürlük ve adalet’ ilkesinin vazgeçilmez bir ahlaki öğesi olmalıdır.

Eleştiri ve özeleştiriden kaçmamalı-kaçınmamalıyız. Yapıcı olan, YOL’u ileri taşıyacak her eleştiriyi YOL’a hizmet kabul etmeliyiz. Çünkü şu özlü söz tekrar bize hatırlatır ki ‘YOL CÜMLEDEN ULUDUR!’ yol değerlerimizin, olmazsa olmazlarımızın toplamı ise cümleden yani herkesten uludur, değerlidir. Yol kişilere göre değil, kişiler yola göre davranacaktır / davranmalıdır. Kişiye göre yol olmayacağına göre YOL’a uygun kişiler ve kişilikler öğretimizin esasını oluşturmaktadır.

Bütün olarak anlattıklarımızın geçerli olabilmesi ise ancak YOL’a İKRAR verilmesi ile olanaklıdır. Yol’a ikrar vermiş kişilerin öncelikler kendi aralarında bu kuralları işler hale getirmesi ve daha sonra da topluma yansıtmaları gereklidir.
YOL adına toplumun önünde bulunan kişiler/kişilikler , başta DEDELER ve yöneticiler olmak üzere yeni baştan bu etik kurallar ışığında derlenip toparlanmalıdır. Asimilasyon süreci çok hızlı işlemekte, zaman azalmaktadır.

Eğer ‘YOL cümleden ulu ise Gönül kalmalı ama YOL kalmamalıdır!

YOL’un kalmaması, devam etmesi, güçlenmesi için bir özlü söz daha tarihin içinden çıkıp karşımıza dikilir. ‘SÖZÜNÜ PİŞİR DE SÖYLE’

İşte bu ilke ile hareket edilmeli, asla ‘ASLA SİLGİ KALEMDEN ÖNCE BİTMEMELİDİR’

Sözünü pişirip de söyleyenler YOL’u da bilir, yolculuğu da YOLDAŞLIĞI da.. YOLA YOLDAŞLA GİDİLİR sözünü de…

Özlü sözler tarihimiz gibidir, değerlerimiz gibidir, her zaman bu sözlere sahip çıktığımız gibi birbirimize de sahip çıkabilmeliyiz.

İçimizden çıkan her değer önemlidir, hepsini kucaklamalıyız. ‘BEN’ dememeli, ‘BİZ’ diyebilmeliyiz.

Ve son özlü söz ‘BU YOL KAYBOLMAZ VE YOLA GİRENİ UTANDIRMAZ !’
MUSA KAZIM ENGİN

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol